HAKKIMIZDA

Psikoloji ile felsefe arasında olan derin ve sağlam bağ günümüzde neredeyse görünmez olmuş, hatta her iki disiplin tarafından reddedilir hale gelmiştir. Aslında felsefe tarih boyunca insana, nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğini ve içine düştüğü ruhsal çatışmaları nasıl çözeceğini öğretmiştir. İçinde yaşadığımız zaman diliminde bir psikoloji pratiği olarak psikoterapi, adeta biyolojik psikiyatrinin hegemonyası altına girmiş, felsefe ise akademik duvarlar içine hapsolmuş durumdadır. Bu iki disiplin arasında temelde var olan birliktelik sayesinde felsefenin klinik bağlamda yeniden terapötik bir yöntem haline gelmesiyse mümkündür. Immanuel Kant’ın da dediği gibi, “Felsefe bir ilaç gibi etki etmelidir.” Sigmund Freud’un, “ruh eşim” olarak tanımladığı hekim ve yazar Arthur Schnitzler bir tiyatro eserinde ruhun “geniş bir toprak parçası” olduğunu söyler. Başlangıçta bu geniş toprak parçasını koruyan ve iyi durumda olmasını amaç edinen, onunla hem teorik hem de terapötik olarak ilgilenen felsefeyken, ortaçağda bu görev din adamlarına ve 19. yüzyılın sonlarından itibaren de psikoterapiye geçmiştir. Bu geniş toprak parçası, günümüzde sayısı 400’lere varmış psikoterapi ekolünün yanında sayısız kişisel gelişim yönteminin ve hiçbir bilimsel alt yapısı olmayan spritüel tekniklerin işgali altındadır. Bu işgal altında, çevresiyle olan ilişkisinden de koparılıp yapayalnız bırakılmış birey öleceğini biliyor olmanın trajedisi içinde tüketim odaklı mutluluk vaatlerinin peşinde kaybolup gitmektedir. Özgürlüğünü ilan edebilmek için başlangıçta içinden çıktığı felsefeyi reddeden psikoterapi, 90’lı yıllardan itibaren felsefe olmadan ne sağlam bir temele sahip olabileceğini ne de insanı gerçekten anlayabileceğini fark etmiştir. Buna paralel olarak akademik duvarlar içinde can çekişen felsefe yeniden çekine çekine sokağa çıkma çabası göstermektedir. Örneğin; Alman filozof Peter Sloterdijk, “Bir yüzyıldan beri felsefe ölüm döşeğinde ama ölemiyor, çünkü henüz vazifesini tamamlamadı” demiştir. Epikür, 2500 yıl önce, “Hiç kimse felsefe yapmaktan genç olduğu için çekinmesin, yaşlı olduğu için de yorgunluk duymasın. Çünkü ruhsal sağlığımızla ilgilenmek için vakit ne çok erken, ne de çok geçtir.” diyerek bizi uyarmıştır. Elbette insan ruhundan yalnızca filozofların sorumlu olduğunu söylemek istemiyorum. Epikür’ün bu sözlerini C. G. Jung’un şu cümlesiyle tamamlamak gerekli sanırım: “Biz psikoterapistlerin aslında filozof veya felsefi doktor olmamız gerektiğini söylemeliyiz ya da aslında bunun farkına varmasak da zaten öyle olduğumuzu.” Felsefe günümüzde psikoterapiyle el ele, yolunu arayan insana değer ve anlam odaklı etik bir yaşam biçimi sunabilir. Bu anlamda felsefi psikoterapi uygulayan kişi, yalnızca hayatını öylesine yaşayan biri olmaktan çıkmalı ve kendi hayatı hakkında düşünce üreten biri olmalıdır. Öteki tarafından görünür olarak, iyi ve örnek teşkil edecek bir yaşam biçimini bulmuş, kendi yaşamını felsefi ve evrensel etik kriterlere göre sınamış ve bunu içselleştirmiş olmalıdır.

Amerikalı filozof William James insanları bir kere doğanlar ve iki kere doğanlar olarak ikiye ayırır. İki kere doğanlar olarak tanımladığı insanlar, hayatlarının herhangi bir evresinde üretken bir kriz yaşamış ve bu kriz sonrasında yeni, daha iyi bir yaşam biçimi bulmuş olanlardır. James’e göre bu dönüşüm, ben merkezci, egoist bir yaşamdan topluluk odaklı bir yaşama geçişe neden olan ruhsal bir metamorfoz içermelidir. Klinik felsefe kendisinden destek alanların ruhsal doğumlarına yardım etmeli ve onların değer odaklı bir hayatı seçmeleri için yol gösterebilmelidir. Bu nedenle felsefenin psikoterapi eğitimi içinde ciddi bir şekilde yer bulmaya başlaması gerekmektedir. Bu sayede, hastalık, çekilen acılar, ölüm veya diğer sınır durumlarla karşılaştıkları için farkında olmadan felsefenin uğraş alanı olan sorularla boğuşan insanlar kendilerine bir muhatap bulabilmiş olurlar.

TherapiaSophia olarak bizim hedefimiz felsefe ve psikolojinin birlikteliğinin gerçekleşmesine felsefenin doğduğu bu topraklardan destek vermek, küçük de olsa bir katkı sağlamak ve psikoterapist olmak için felsefe bilgisinin elzem olduğunu gösterebilmektir.